🌛 Yusuf Suresi 68 Ayet Fazileti

jbHlZ9. Bayraktar Bayraklı Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'an MealiBabalarının emrettiği yerlerden şehre girdiklerinde, bu onlardan Allah'ın herhangi bir takdirini uzak tutamazdı; sadece Ya'kub'un içindeki bir isteği gerçekleştirmişti. Ya'kub, bizim ona öğretmemizden dolayı bilgi sahibi idi. Ama halkın çoğu bunu Okuyan Kur’an Meal-TefsirBabalarının kendilerine emrettiği yerden çeşitli kapılardan girdiklerinde onun emrini yerine getirmişlerdi. Fakat bu önlem Allah'tan gelecek hiçbir şeyi onlardan savamazdı;* ancak Yakup'un oğullarını korumak için söylemek istediği şeyin yerine getirilmesi söz konusuydu. Şüphesiz ki o, biz kendisine bildirdiğimiz için bilgi sahibiydi. Fakat insanların çoğu bu gerçeği Yüksel Mesaj Kuran ÇevirisiBabalarının kendilerine emrettiği yerlerden girdiler. Bu, onları ALLAH'ın hiçbir takdirinden kurtaramazdı; ancak Yakup onlardan bunu istemekte özel bir nedene sahipti. O, kendisine öğrettiğimiz belli bir bilgiye sahipti; fakat halkın çoğu bilmez.*Babalarının istediği şekilde girdiler. Yakub, eğer Allah, haklarında bir şey takdir etmiş olsaydı, içinden gelen bu dileğin onlara fayda vermeyeceğini bilmekteydi. O, kendisine öğrettiğimiz için ilim sahibiydi. Ancak insanların çoğu Vakfı Süleymaniye Vakfı MealiNihayet babalarının istediği yerlerden şehre girdiler. Bu, Allah'tan gelecek hiçbir şeyi onlardan savacak değildi, sadece Yakup'un bir arzusunun yerine getirilmesiydi. Aslında o, kendisine öğrettiğimiz için bir ilim sahibiydi. Ama insanların çoğu bunu böyle Rıza Safa Kur'an-ı Kerim GerçekBabalarının yönergesine uygun olarak girdiler. Bu, Allah'tan gelecek bir şeyi onlardan uzaklaştıramazdı. Ancak, Yakup'un içindeki isteğin bir açıklamasıydı. Kendisine öğrettiğimiz için bilgisi vardı. Fakat insanların çoğu İslamoğlu Hayat Kitabı Kur’anVe onlar her ne kadar babalarının kendilerine emrettiği gibi şehre girdilerse de, bunun Allah'tan gelecek olana karşı bir yararı olmadı. Ne ki bu, Yakub'un içinden geçeni dile getirme ihtiyacını duyduğu bir temenniden başka bir şey değildi. Ve gerçekte o, kendisine öğrettiğimiz üzre Allah'ın hayata müdahil olduğunun tam bilincindeydi; fakat insanların çoğu bunu dahi Nuri Öztürk Kur'an-ı Kerim MealiBabalarının emrettiği yerlerden kente girdiklerinde, bu onlardan Allah'ın herhangi bir takdirini uzak tutmamıştı; sadece Yakub'un içindeki bir isteği gerçekleştirmişti. Yakub, bizim ona öğretmemizden dolayı bilgi sahibi idi. Ama halkın çoğu bunu Bulaç Kur'an-ı Kerim ve Türkçe AnlamıBabalarının kendilerine emrettiği yerden Mısır'a girdiklerinde, bu, -Yakub'un nefsindeki dileği açığa çıkarması dışında- onlara Allah'tan gelecek olan hiç bir şeyi gidermeyi sağlamadı. Gerçekten o, kendisine öğrettiğimiz için bir ilim sahibiydi. Ancak insanların çoğu sadeleştirilmiş Babalarının emrettiği yerden girdiklerinde o, onlardan Allah'ın takdirinden hiçbir şeyi savuşturmuyordu; bu sadece Yak'ub'un içindeki bir isteği yerine getirmişti. Şüphesiz o bir bilgiye sahipti, çünkü biz kendisine öğretmiştik. Fakat insanların çoğu bunu Esed Kur'an MesajıAma onlar Yusuf'un bulunduğu şehre her ne kadar babalarının talimatına uygun olarak girdilerse de, bunun Allah'ın takdirine karşı onlara bir yararı olmadı; yalnızca, Yakub'un, oğullarını korumak yönünde duyduğu arzunun bir ifadesiydi bu. Çünkü, o kendisine öğrettiklerimiz sayesinde, her zaman Allah'ın hükmünün geçerli olduğuna dair yeterli bir bilgiye sahipti; ama insanların çoğu bunu böyle İşleri Kur'an-ı Kerim Türkçe MealiBabalarının emrettiği şekilde ayrı kapılardan girdiklerinde bile bu, Allah'tan gelecek hiçbir şeyi onlardan uzaklaştıracak değildi. Sadece Yakub, içindeki bir dileği ortaya koymuş oldu. Şüphesiz o, biz kendisine öğrettiğimiz için bilgi sahibidir. Fakat insanların çoğu Hamdi Yazır Kur'an-ı Kerim ve Yüce MealiVakta ki babalarının emrettiği yerden girdiler, o, onlardan Allahın takdirinden hiç bir şey'i def'etmiyordu ancak Yakubun nefsindeki bir haceti kaza etmişti, şüphe yok ki o muhakkak bir ilim sahibi idi, çünkü biz kendisine ta'lim etmiştik ve lakin nasın ekserisi bilmezlerSüleyman Ateş Kur'an-ı Kerim ve Yüce MealiBabalarının emrettiği yerden Mısır'a girdiler; gerçi bu, Allah'tan gelecek hiçbir şeyi onlardan savamazdı. Ama sadece Ya'kub, içindeki bir dileği söylemişti. O, kendisine öğrettiğimizden ötürü bilgi sahibi idi bundan dolayı 'Allah'ın takdirinden hiçbir şeyi sizden savamam' demişti. Fakat insanların çoğu kendilerine buyurduğu yerden Mısır'a girdiklerinde, bu, -Yakub'un nefsindeki dileği açığa çıkarması dışında- onlara Tanrı'dan gelecek olan hiç bir şeyi gidermeyi sağlamadı. Gerçekten o, kendisine öğrettiğimiz için bir ilim sahibiydi. Ancak insanların çoğu Basri Çantay Kur'an-ı Hakim ve Meal-i KerimVaktaki onlar Mısıra, babalarının kendilerine emretdiği vech ile, girdiler. Bu, Allahın kazaasından hiç bir şey'i onlardan gidermedi. Sadece Ya'kubun nefsindeki dileği meydana çıkarmış oldu. Şübhe yok ki Ya'kub, kendisini vahy ile öğretdiğimiz için, bir ılim saahibi idi. Ancak insanların çoğu sırrı kaderi kendilerine emrettiği yerden girdiler. Bu, Allah katında onlara bir fayda sağlamazdı. Ancak Ya'kub içindeki dileği meydana çıkarmış oldu. O, şüphe yok ki kendisine öğrettiğimiz için ilim sahibi idi, ama insanların çoğu Piriş Kur'an-ı Kerim Türkçe AnlamıBabalarının emrettiği gibi girdiler. Esasen bu, Allah'tan gelecek hiçbir şeyi onlardan savamazdı ancak Yakub içindeki arzuyu ortaya koymuş oldu. O, şüphesiz kendisine öğrettiğimizi bilir; fakat insanların çoğu Yıldırım Kuran-ı Kerim ve MealiBabalarının kendilerine emrettiği şekilde ayrı ayrı kapılardan girerek onun emrini yerine getirdiler. Ama bu tedbir, Allah'ın kendileri hakkındaki takdiri karşısında hiç bir fayda sağlamadı. Sadece Yakub'un içindeki bir dileği açığa çıkarmış oldu. O, kendisine Biz öğrettiğimizden ötürü ilim sahibi idi. Bunun içindir ki "Allah'tan gelecek takdiri önleyemem." demişti. Fakat insanların çoğu bu gerçeği Hulusi Türkçe Kur'an ÇözümüBabalarının emrettiği şekilde ayrı kapılardan girmeleri, Allah hükmünü değiştirecek değildi... Ne var ki bu, Yakup'un gönlünün duasıydı; onu açığa çıkardı... Muhakkak ki O, kendisine bizim talim etmemiz dolayısıyla ilim sahibiydi... Fakat insanların çoğunluğu bu gerçekleri Yüksel Eski Baskı Mesaj Kuran ÇevirisiBabalarının kendilerine emrettiği yerlerden girdiler. Bu, onları ALLAH'ın hiç bir takdirinden kurtaramazdı; ancak Yakup onlardan bunu istemekte özel bir nedene sahipti. O, kendisine öğrettiğimiz belli bir bilgiye sahipti; fakat halkın çoğu Aktaş Eski Baskı Kerim Kur'anBabalarının istediği şekilde girdiler. Yakup, eğer Allah, haklarında bir şey takdir etmiş olsaydı, içinden gelen bu dileğin onlara fayda vermeyeceğini bilmekteydi. O, kendisine öğrettiğimiz için ilim sahibiydi. Ancak insanların çoğu Khalifa The Final TestamentWhen they went to Joseph, they entered in accordance with their father's instructions. Although this could not change anything decreed by GOD, Jacob had a private reason for asking them to do this. For he possessed certain knowledge that we taught him, but most people do not Monotheist Group The Quran A Monotheist TranslationAndwhen they entered from where their father had commanded them, it would not have availed them in the least against God, but it was out of a concern in the soul of Jacob that he brought out. And he is with knowledge for what We taught him, but most of the people do not Quran A Reformist TranslationWhen they entered from where their father had commanded them, it would not have availed them in the least against God, but it was out of a concern in Jacob's person. Since We have taught him, he had certain knowledge; but most people do not know. Yâsin Sûresi 68. Ayet Tefsiri Hakkında Konusu Nuzül Fazileti Yâsin Sûresi Hakkında Yâsîn sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 83 âyettir. İsmini birinci âyette geçen يٰسٓ Yâsîn kelimesinden alır. Resmî sıralamada 36, iniş sırasına göre 41. sûredir. Yâsin Sûresi Konusu Sûrede üç ana mevzu üzerinde durulur. Öncelikle Resûlullah hitap edilerek, kesinlikle peygamber olduğu ve ona indirilen Kur’ân-ı Kerîm’in de Allah’tan geldiği beyân edilir. Efendimiz İslâm’ı tebliğ ederken müşriklerden gördüğü eziyetlere sabredip katlanmaya teşvik ve teselli etmek için önceki peygamberler ve onlara inananların mücâdelelerinden dikkat çekici misaller arz edilir. Bunun en güzel misallerinden biri, dini uğruna canını fedâ edip şehâdet şerbetini içen Habîb-i Neccâr’ın kıssasıdır. Bu misallerde aynı zaman da inkârcılara da ciddi bir ikaz ve tehdit vardır. İkinci olarak sûrede Allah’ın varlığını, birliğini, nihâyetsiz ilim ve kudretini gösteren kevnî delillere ve Allah’ın insanlığa olan müstesnâ lutuflarına yer verilerek beşeriyet tevhide çağrılır. Üçüncü olarak da âhiret gerçeği işlenir. Ölüm ve kıyâmetten, mahşerden, cennet ve cehennemden son derece canlı; bir taraftan ümitlendiren, bir taraftan korkutan manzaralar sunulur. Neticede insanın dikkat nazarı, kendi yaratılışı üzerine çekilerek, hiç olmazsa buradan hareketle göklerin ve yerin melekûtuna, açık ve gizli hükümranlığına sahip olan Allah’ın birliğini, kudret ve azametini anlaması istenir. Yâsin Sûresi Nuzül Sebebi Mushaftaki sıralamada otuz altıncı, iniş sırasına göre kırk birinci sûredir. Cin sûresinden sonra, Furkan sûresinden önce Mekke’de inmiştir. Yerinde açıklanacak bir sebeple 12. âyetin Medine’de indiğini ileri sürenler de olmuştur. Yâsin Sûresi Fazileti Resûlullah şöyle buyurur “Her şeyin bir kalbi vardır; Kur’an’ın kalbi de Yâsîn’dir.” Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’ân 7 Yine Efendimiz buyurur “Ölülerinizin yanında Yâsîn’i okuyun.” İbn Mâce, Cenâiz 4; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 26 Bu hadis-i şerifi iki türlü anlamak mümkündür. Birincisi, “Ölmek üzere olanlarınıza okuyun.” Çünkü Yâsîn sûresi hep imanî mevzulardan bahsettiği için, son nefeslerini vermekte olan bir kişi onu dinlediği zaman imanı takviye olacak ve biiznillâh imanla âhirete intikâline yardımcı olacaktır. Bir kısım âlimlerimiz ise, hadisin zahiri mânasını dikkate alarak, “Yâsîn’i ölüp defnettiğiniz mevtâlarınız üzerine okuyun” şeklinde anlamışlardır. Her iki mânada dinimiz açısından doğrudur. Çünkü, ölülerimizin hayrına yaptığımız duaların, istiğfarların, kestiğimiz kurban ve verdiğimiz sadakaların onlara faydalı olacağını haber veren çok sayıda âyet-i kerîme ve hadis-i şerif vardır. Nitekim şu âyet-i kerîme bu açıdan dikkat çekicidir “…Rabbimiz bizi ve bizden önce geçmiş olan mü’min kardeşlerimizi bağışla! Kalplerimizde iman edenlere karşı hiçbir kin ve kötü duygu bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz sen çok şefkatli, çok merhametlisin!” Haşr 59/10 Pey­gam­ber Efendimiz şöyle buyurur “İn­san öl­dü­ğü za­man bü­tün amel­le­ri ke­si­lir. An­cak şu üç şey bun­dan müs­tes­nâ­dır Sa­da­ka-i câ­ri­ye, istifade edi­len ilim ve ken­di­si­ne dua eden ha­yır­lı ev­lât.” Müs­lim, Va­sıyet 14 Sad b. Ubâ­de ya­nın­da bu­lun­ma­dığı bir esnâda an­ne­sinin ve­fât et­tiğini, onun adı­na sa­da­ka ver­diği takdirde ken­di­si­ne bir fay­da­sı olup olmayacağını sormuştu. Allah Resûlü “Evet” bu­yu­run­ca, Sad sahip olduğu mey­ve bah­çesini an­nesi adı­na ta­sad­duk etmişti. Bu­hâ­rî, Ve­sâ­yâ 15 Çünkü dinimiz kabir âlemini ve âhiret hayatını dünyanın tabii bir devamı saymakta, ölüsüyle dirisiyle Müslümanları tek ruh olarak görmekte, mü’minlerin gönüllerinde âhirete imanı kökleştirecek hususlara çok önem vermekte, bu sebeple dirilerin ölülerle, daha açık bir ifadeyle hayattakilerin kabir âlemiyle irtibatlarını hep canlı tutmaktadır. Efendimiz kabirdekilerini selamlarken buyurduğu وَ اِنَّا اِنْ شَاءَ اللّٰهُ بِكُمْ لَاحِقُونَ ve innâ inşâellâhu bikum lâhikûn “İnşallah biz de yakın zamanda size kavuşacağız” Müslim, C3nâiz 104 sözü bu açıdan çok mânidardır. Yâsîn sûresi İslâm toplumlarında öylesine mühim bir yere sahiptir ki hatta “Yâsîn sütü” diye bir tabir ortaya çıkmıştır. Nitekim anlatıldığına göre imanlı bir kadın, çocuğunu emzirirken daima Yâsîn sûresini baştan sona kadar okurdu. Kadın sûreyi bitirinceye kadar da çocuk emmeyi bitirir ve bu âdetini muntazaman devam ettirirdi. Çocuk büyüdü; hayırlı, âlim, fâzıl bir zat oldu. Kadın oğluna ara - sıra şöyle derdi “- Oğlum! Sakın bu fazileti hep kendinden bilme, zira ben seni Yâsîn sütü ile büyüttüm!..”Şimdi Yüce Rabbimiz, Kur’an’ın kalbi olan Yâsîn sûresinin muhteşem talimatlarıyla kalbimizi harekete geçirmek, Yâsîn sütünden içerek manen tekamül etmemizi sağlamak üzere buyuruyor ki وَمَنْ نُعَمِّرْهُ نُنَكِّسْهُ فِي الْخَلْقِۜ اَفَلَا يَعْقِلُونَ ﴿٦٨﴾ Karşılaştır 68 Kime uzun ömür verirsek onu yaratılışta baş aşağı çeviririz. Hiç akıl erdirmiyorlar mı ki gidiş nereye? TEFSİR İnsan kendi yaratılışı, büyümesi, gelişmesi ve ihtiyarlaması üzerinde tefekkür edecek olsa, üzerinde nihâyetsiz bir kudret sahibinin dâimî olarak tasarruf ve faaliyette bulunduğunu ve buna müdahale etmenin mümkün olmadığını hemen anlayacaktır. Bu âyette hususiyle ihtiyarlık dönemimizi tefekkür etmemiz istenir. Ömrü uzamış yaşlı insanlara bakıldığı zaman, yaratılışlarının baş aşağı edildiği; bellerin büküldüğü, dişlerin döküldüğü, gözlerin görmez olduğu, kulakların duymaz olduğu, dilin dönmez olduğu, el ve ayakların gücünü kaybedip tutamaz ve yürüyemez hale geldiği, kalbin sıhhatli atmadığı, midenin hazmetmediği görülür. Şâirin ifadesiyle “Güzeşte-hüsn olanın perçemi cemâlinde Cenâze üstüne pûşîde Kâbe örtüsüdür.” Yüsrî “Güzellik çağı geçmiş olanların yüzlerine sarkan perçemler, içinde cenâze bulunan tabutun üstüne örtülmüş Kâbe örtüsüne benzer.” Herhalde “ömrün en rezil dönemi” diye isimlendirilen bu hale kimse düşmek istemez; fakat düşüyoruz. Uyumamıza, uyanmamıza, günlerin geçmesine, kalbimizin atmasına ve kanımızın damarlarda akmasına engel olamadığımız gibi, ihtiyarlamamıza da engel olamıyoruz. Şâir Ziyâ Paşa insanın bu içler acısı hâlini ne güzel dile getirir “Doğar elemle, geçer derd ile, ölür ğamla, Bilinse âh nedendir, safâsı insanın?” Hz. Mevlânâ da bir temsille ruh-beden ilişkisini anlatarak insanın fâniliğine şöyle dikkat çeker “Bahar mevsimi gelince, yeşillikler - Biz kendiliğimizden yeşerdik, sevinçliyiz, gülüyoruz, pek güzeliz» derler. Yaz mevsimi onlara der ki - Ey varlıklar, ben geçip gidince halinizi görürsünüz.» Beden de güzelliği ile övünür, nazlanır durur. Çünkü onda gücünü kuvvetini, kolunu kanadını gizlemiştir. Rûh bedene seslenir de der ki - Sen de kim oluyorsun? Ey süprüntü­lük, bir iki gün benim ışığımla dirilip yaşadın. Halbuki işven, nazın cihana sığmıyor. Dur hele senden bir ayrılayım, halini o zaman gör. Ey güzel varlık, senin için yanıp tutuşanlar, sen ölünce çabucak senin mezarını kazarlar. Bir an önce seni evinden atarlar. Sonra, seni yılanlara, karıncalara gıda olmak için toprağa gömerler. Sen hayatta iken, evinde, çok defa senin önünde ölüme râzı olan yok mu? İşte o, cesedinin pis kokusundan burnunu tıkar.»” Mevlânâ, Mesnevî, 3265-3271. beyitler O halde insan, yolculuğun nereye olduğunu hiç düşünmez mi? Nereden gelip nereye gittiğine hiç akıl erdirmez mi? Biraz düşünse onu yaratan Allah’ın kendisini başıboş bırakmadığını, yaratıp yaşattığı gibi öldürüp tekrar dirilteceğini ve ebedi ceza veya mükâfat için onu hesaba çekeceğini anlar. İşte Kur’an, gaflet içinde boğulan insana bu gerçeği hatırlatmak için lütfedilmiştir Kaynak Ömer Çelik Tefsiri ❬ Önceki Sonraki ❭ وَلَمَّا دَخَلُوا۟ مِنْ حَيْثُ أَمَرَهُمْ أَبُوهُم مَّا كَانَ يُغْنِى عَنْهُم مِّنَ ٱللَّهِ مِن شَىْءٍ إِلَّا حَاجَةً فِى نَفْسِ يَعْقُوبَ قَضَىٰهَا ۚ وَإِنَّهُۥ لَذُو عِلْمٍ لِّمَا عَلَّمْنَٰهُ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ ٱلنَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ Fizilal-il Kuran Yusuf´un kardeşleri babalarının direktifi uyarınca şehre girdiler. Gerçi bu önlem, Allah´ın onlara ilişkin hiçbir ön kararını başlarından savacak değildi. Sadece Yakub, içinden gelen bir görev duygusunun gereğini yerine getirmişti. Onun bu meseleye ilişkin, tarafımızdan kendisine öğretilmiş bilgisi vardı. Fakat insanların çoğu bu meseleye ilişkin gerçeği bilmezler. Yusuf Sûresi Nuzül Sebebi Sad b. Ebî Vakkâs der ki Kur’ân-ı Kerîm Resûlullah indirilmeye başladı. Efendimiz bir müddet ashâbına inen âyetleri okudu. Onların, “Bize, biraz da kıssa anlatsanız” demeleri üzerine “Biz sana vahyettiğimiz bu Kur’an ile kıssaların en güzelini anlatıyoruz” Yûsuf 12/3 diye başlayan Yûsuf kıssası nâzil oldu. Yine Peygamberimiz onlara bir müddet Kur’ân-ı Kerîm’i okuyunca, bu sefer de “Bize bazı şeyler anlatsanız” demeleri üzerine “Allah, sözün en güzeli olan Kur’an’ı, âyetleri birbiriyle âhenkdâr, uyumlu, tıklım büklüm hakîkat dolu bir kitâb hâlinde indirdi” Zümer 39/23 âyeti nâzil oldu. Hâkim, el-Müstedrek, III, 345. Başka bir rivayete göre de yahudiler Mekke müşriklerine akıl vererek “Muhammed’e sorun bakalım bilecek mi İsrâiloğulları Mısır’a ne sebeple gidip oraya yerleşmişlerdi?” dediler. Mekke müşrikleri gelip Allah Resûlü bunu sorduklarında, cevap olarak Yûsuf sûresi nâzil olmuştur. Âlûsî, Rûhu’l-meânî, XII, 170 Nitekim “Yûsuf ve kardeşlerinin yaşadıklarında, gerçeği arayanlar ve sorup öğrenmek isteyenler için nice dersler ve ibretler vardır” Yûsuf 12/7 âyetindeki “soranlar” ifadesinde buna işaret edildiği görülmektedir. Muhammed b. İshâk’a göre sûrenin iniş sebebi, kavmi tarafından zulme uğ­ramış olan Resûlullah teselli etmektir. Çünkü müşriklerin baskı­, eziyet ve işkenceleri karşısında Resûl-i Ekrem ve ashâbı zor durumda kalmışlardı. Bu zor durumdan bir çıkış yolu arıyorlardı. İşte böyle çile ve meşakkatlerin zirveye tırmandığı bir zamanda bu sûrenin inmesi, müslümanlar için mühim bir teselli ve ferahlama vesilesi olmuştur. Zira bu sûrede tafsilatlı olarak kıssası anlatılan Yû­suf da Filistin’de kardeşleri tarafından bazı kötülüklere mâruz kalmış; fakat so­nunda Mısır’ın devlet idâresinde söz sahibi olmuş, kendisine düşmanlık eden kardeşlerine de her bakımdan yardımcı olmuştu. Elmalılı, Hak Dini, IV, 2841 Dolayısıyla Yûsuf kıssası Peygamber Efendimiz ve ashâbına, sabrettikleri takdirde Hz. Yûsuf'a verilmiş olan mükâfatın bir benzerinin veri­leceğini ve Kureyşliler’in neticede mağlup olup kendilerine boyun eğeceğini müjdelemektedir. Gerçekten de Allah Resûlü müşriklerin baskısı karşısında Medine’ye hicret etmiş, sekiz sene son­ra Mekke’yi fethetmiş ve Kureyşliler ona boyun eğmiştir. İşin câlib-i dikkat yanı, Efendimiz Kureyşliler’e, Hz. Yûsuf’un Mısır’da kardeşlerine söylediği sözün aynısını söyle­yerek “Bugün sizi perişan etmek yok, Allah sizi bağışlasın! O, merhamet­lilerin en merhametlisidir. bk. Yûsuf 12/92 Gidiniz hepiniz serbest­siniz!” buyurmuştur. Vâkıdî, el-Meğâzî, II, 835; İbn Sa’d, et-Tabakât, II, 142-143

yusuf suresi 68 ayet fazileti